Yargıtay HUKUK GENEL KURULU Esas:2017-2-3004 Karar:2019-217 Tarihi:28.02.2019
“Dava ve Karar: Taraflar arasında görülen “yabancı mahkeme ilamının tanınması" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Vakfıkebir Asliye Hukuk Mahkemesince (Aile Mahkemesi Sıfatıyla) davanın kabulüne dair verilen 19.02.2015 tarih ve 2014/780 E., 2015/118 K. sayılı kararın davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 28.05.2015 tarih ve 2015/8903 E., 2015/11001 K. sayılı kararı ile onanmasına karar verilmiş; davalı vekilinin karar düzeltme talebi sonrasında aynı Dairenin 09.11.2015 tarih ve 2015/20180 E., 2015/20613 K. sayılı kararı ile;
"…1-Temyiz ilamında yer alan açıklamalara göre davalı kocanın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan karar düzeltme isteği yersizdir.
2- Davacı tarafından açılan yabancı boşanma ilamının tanınmasına ilişkin davada davalı tarafından yetki itirazında (...m.19) bulunulmuş ve süresi içinde yapılan yetki itirazı uyarınca Espiye Asliye Hukuk (Aile Mahkemesi sıfatıyla) Mahkemesi’nce yetkisizlik kararı verilmiştir. Espiye Asliye Hukuk (Aile Mahkemesi sıfatıyla) Mahkemesi’nin 14.10.2014 tarihli yetkisizlik kararında, yargılama giderleri ve sair hususlar hakkında yetkili mahkemece değerlendirme yapılmasına karar verilmiştir. Davalı tarafın itirazı üzerine mahkemece yetkisizlik kararı verilip, yargılamaya yetkili mahkemede devam edilmiş ve davanın kabulü yönünde hüküm kurulmuştur Karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri kanununun 331/2. maddesi "görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde, yargılama giderlerine o mahkeme hükmeder" hükmünü taşımaktadır. Bu durumda; davalı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlı Asgari Ücret Tarifesi uyarınca yetkisizlik kararına bağlı olarak vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken sadece davanın kabulü nedeniyle davacı yararına tek vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiştir. Hüküm bu sebeple bozulması gerekirken, onanmış olmakla, davalının bu yöne ilişkin karar düzeltme talebinin kabulüne, Dairemizin onama kararının kaldırılmasına, mahalli mahkeme kararının açıklanan sebeple bozulmasına karar vermek gerekmiştir..."
gerekçesiyle oy çokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek temyiz dilekçesinin süresinde verildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Karar: Dava, yabancı mahkeme boşanma kararının tanınması istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkili ile davalının Almanya Krefeld Yerel Mahkemesi´nin kararı ile boşandıklarını, bu boşanma kararının 14.02.2014 tarihinde kesinleştiğini, yabancı mahkeme kararının tanınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin yabancı mahkemede savunma hakkını kullanamadığını, davacının müvekkilini aldattığını, kamu düzenini ilgilendiren durumlarda tanıma ve tenfiz talebinin reddedileceğini, ayrıca davanın yetkili mahkemede açılmadığını belirterek yetkisizlik kararı verilmesini talep etmiştir.
Aile Mahkemesi Sıfatıyla Espiye Asliye Hukuk Mahkemesince, davalının yetkisizlik itirazı kabul edilerek dava dilekçesinin yetki yönünden reddine, mahkemenin yetkisizliğine, yargılama giderleri ve sair hususların yetkili mahkemece ele alınmasına karar verilmiş, davacı vekilinin talebi üzerine kararın kesinleşmesini takiben dosya Vakfıkebir Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiştir.
Mahkemece (Vakfıkebir Asliye Hukuk Mahkemesi); MÖHUK 52., 53., 54. ve devamı maddelerine uygun yabancı mahkeme boşanma kararının tanınmasına, davacı yararına 1500,00 TL vekalet ücreti takdirine ve yargılama giderlerinin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece önce onanmış, davalı vekilinin karar düzeltme talebi sonrasında ise yukarıda başlık kısmında açıklanan gerekçelerle oy çokluğuyla bozulmuştur.
Yerel mahkemece, yargılama giderlerinden sorumluluğu düzenleyen 6100 Sayılı HMK´nın 326. maddesi ve esastan sonuçlanmayan davada yargılama giderlerini düzenleyen 331. maddesi gereğince, ara karar mahiyetinde olup nihai bir çözüm olmayan, süresinde ileri sürülen kabul görmüş bir yetki itirazı ile mahkemeyi kendi ikametgahına getirmekle usuli bir kazanım elde eden davalı yararına vekalet ücreti takdir edilmesini gerektirecek açık bir düzenleme bulunmadığından önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararını davalı vekili temyiz etmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, daha önceden (Aile Mahkemesi Sıfatıyla) Espiye Asliye Hukuk Mahkemesince verilen yetkisizlik kararı sebebiyle HMK´nın 331/2. madde düzenlemesi gözetildiğinde yetkili mahkemede devam edilen davada, davalı yararına vekalet ücreti takdirine gerek olup olmadığı noktasındadır.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “yargılama giderleri” ve “vekalet ücreti” hakkındaki yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır:
Genel olarak yargılama giderleri, bir davanın açılması, uyuşmazlığın esasını çözmeye yönelik belli bazı işlemlerin yapılması ve sonuçlandırılması için ödenmesi gereken paradır.
Yargılama giderlerinin kapsamı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu´nun (HMK) 323. (1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 423.) maddesinde açıklanmıştır.
Anılan maddede yargılama giderleri:
“Celse, karar ve ilam harçları; dava nedeniyle yapılan tebliğ ve posta giderleri; dosya ve sair evrak giderleri; geçici hukuki koruma tedbirleri ve protesto, ihbar, ihtarname ve vekaletname düzenlemesine ilişkin giderler; keşif giderleri; tanık ve bilirkişiye ödenen ücret ve giderler; resmî dairelerden alınan belgeler için ödenen harç, vergi, ücret ve sair giderler; vekil ile takip edilmeyen davalarda tarafların hazır bulundukları günlere ait gündelik, seyahat ve konaklama giderlerine karşılık hakimin takdir edeceği miktar; vekili bulunduğu halde mahkemece bizzat dinlenmek, isticvap edilmek veya yemin etmek üzere çağrılan taraf için takdir edilecek gündelik, yol ve konaklama giderleri; vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekalet ücreti (ğ bendi); yargılama sırasında yapılan diğer giderler” şeklinde sıralanmıştır.
29.05.1957 tarih ve 1957/4 E. 1957/16 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da açıklandığı üzere, yargılama giderleri hakkında karar verilmesi için tarafların dilekçe veya savunmalarında yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmelerine gerek yoktur. Mahkeme, istem olmasa bile yargılama giderlerine, her iki taraf için olmak üzere, kendiliğinden (resen) hükmetmeli ve hangi tarafın yargılama giderlerini ödemekle yükümlü olacağını kararında açıkça göstermelidir.
Davada yargılama giderleri davanın taraflarına yükletilebilir. Davanın tarafları dışında üçüncü bir kişiye yargılama giderlerinin yüklenmesi istisnalar dışında söz konusu olmaz.
6100 sayılı HMK´nın “Yargılama giderlerinden sorumluluk” başlıklı 326. maddesinde ise “(1) Kanunda yazılı haller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir.
(2) Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır.
(3) Aleyhine hüküm verilenler birden fazla ise mahkeme yargılama giderlerini, bunlar arasında paylaştırabileceği gibi, müteselsilen sorumlu tutulmalarına da karar verebilir” hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıda belirtilen düzenleme uyarınca, yargılama giderleri kural olarak, davada haksız çıkan yani aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir (HUMK m. 417, HMK m. 326).
Bu yargılama giderleri hem davayı kazanan tarafça daha önce peşin olarak ödenen hem de dava sonunda ödenmesi gereken harç ve masraflar ile yargılama gideri olan vekalet ücretidir.
Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, vekalet ücreti de bir yargılama gideridir. (HUMK m. 423/6, HMK m. 323/ğ) Davada haklı çıkan taraf kendisini vekil ile temsil ettirmiş ise vekalet ücreti diğer yargılama giderleri gibi haksız çıkan taraftan alınarak haklı çıkan tarafa verilir.
Yargılama harç ve giderlerinin davada haksız çıkmış olan tarafa yükletilmesine ilişkin ana kuralın bazı istisnaları vardır.
Davada haklı çıkmış (lehine hüküm verilmiş olan) taraf için, aşağıdaki hallerden biri söz konusu ise, (davayı kazanmış olmasına rağmen) karar ve ilam harcı dışında kalan yargılama giderlerinin tamamını veya bir kısmını ödemeye mahkûm edilebilir (HMK m. 327):
a-Gereksiz yere davanın uzamasına sebep olmak,
b-Gereksiz yere gider yapılmasına sebebiyet vermiş olmak
Bu durumda, bazı kötü niyetli ve yanıltıcı davranışların gerçekleşmesi durumunda davayı kazanan tarafın yargılama giderlerinin tümü veya bir bölümünden sorumlu tutulması da mümkündür. Gereksiz yere davanın uzamasına veya gider yapılmasına sebebiyet vermiş olan taraf, lehine karar verilmiş olsa dahi, karar ve ilam harcı dışında kalan yargılama giderlerinin tamamı veya bir kısmını ödemeye mahkûm edilir (Pekcanıtez, Hakan/ Atalay, Oğuz/ Özekes, Muhammet: Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Ankara 2015, s.605).
Bir kişi, davada sıfatı olmadığı halde, davacıyı, davalı sıfatı kendine aitmiş gibi yanıltıp, kendisine karşı dava açılmasına sebebiyet verirse, davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddi halinde, davalı yararına yargılama giderine hükmedilmez (HMK m.327/2).
Ayrıca, davada haksız çıkılmış olup olmadığına bakılmaksızın kanunun yargılama giderlerinin kime ait olacağını belirlediği haller de vardır (HMK m. 101, m. 253 gibi).
Görüldüğü üzere yargılama harç ve giderlerinden sorumluluk ancak davanın bitiminde söz konusu olur. Dolayısıyla kural olarak ancak esasa ilişkin nihai kararlarla birlikte yargılama harç ve giderlerine hükmolunur. Ancak istisnai olarak usule ilişkin nihai kararlarda da dava sona eriyor ise, dosya başka bir mahkemeye gönderilmiyorsa, derdestlik nedeniyle davanın usulden reddi durumunda olduğu gibi, yargılama giderlerine hükmedilmelidir (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 606; (Kuru, B./Arslan, R./Yılmaz, E.: Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 24. Bası, Ankara 2013, s:702, 703).
Bu genel açıklamalardan sonra uyuşmazlığın temeli olan 6100 sayılı HMK´nın 331. maddesinin 2. fıkrasının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Sözü edilen fıkra uyarınca; "görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararlarından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde, yargılama giderlerine o mahkeme hükmeder. Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine davanın açıldığı mahkeme dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkûm eder".
Söz konusu hüküm, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu´nda (HMUK) yer almayan, 6100 sayılı HMK´nın getirdiği bir yenilik olarak karşımıza çıkmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, 1086 Sayılı HMUK´un yürürlükte olduğu dönemde Yargıtay Büyük Genel Kurulu´nun 25.04.1945 tarih ve 1943/21 E., 1945/9 K. sayılı İçtihadı Birleştirme kararı gereğince "yargılama masraflarıyla avukatlık ücretine dair olan istemlerin görevsizlik yahut yetkisizlik kararı veren mahkemece hüküm altına alınmasının gerekli olduğu" belirtildiğinden uygulamada görevsiz veya yetkisiz mahkemece harca, yargılama giderlerine ve vekille temsil edildiği taktirde davalı/davalılar lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin yasal zorunluluk olduğu kabul edilmekteydi.
6100 Sayılı HMK´nın yürürlük tarihinden sonra ise "Esastan Sonuçlanmayan Davada Yargılama Gideri" başlığı altında düzenlenen HMK´nın 331. maddesinin 2. fıkrası ile yargılamanın tekliği esası benimsenmiş ve görevsiz/yetkisiz mahkemece yargılama giderlerine hükmedilmeyeceği kabul edilmiştir.
Şöyle ki, görevsizlik ya da yetkisizlik halinde verilecek karar "usulden ret" kararıdır (HMK m.115/2). Diğer bir anlatımla görevsizlik ve yetkisizlik kararları ile mahkeme davadan elini çekmiş olsa da söz konusu kararlar davanın esasını çözmeyip, davacı bu kararların kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde görevli veya yetkili mahkemeye başvurarak davaya kaldığı yerden devam olunmasını sağlayabilmektedir (HMK m. 20).
Ne var ki HMK´nın 331/2. maddesi ile görevli ve yetkili mahkemede yargılamaya devam edilmesi halinde ilk kararı veren mahkemedeki yargılama için ayrıca bir yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmolunması gerektiği sonucu çıkarılmamalıdır. Çünkü usule ilişkin nihai kararla davanın esası hakkında herhangi bir karar verilmediğinden davanın sonunda hangi tarafın haklı, hangi tarafın haksız olduğu tespit edilemez. Ancak "yargılama giderlerinin, kural olarak aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilmesi" gerektiğine ilişkin HMK´nın 326. maddesi ve "yargılama giderlerine, mahkemece resen hükmedileceği; yargılama gideri, tutarı, hangi tarafa ve hangi oranda yükletildiği ve dökümünün hüküm altında gösterileceği; hükümden sonraki yargılama giderlerini hangi tarafın ödeyeceği, miktarı ve dökümü ile bu giderlerin hangi tarafa yükletileceğinin, mahkemece ilamın altına yazılması" gerektiğine ilişkin HMK´nın 332. maddesi hükümleri birlikte değerlendirildiğinde henüz yargılamayı sona erdirmeyen görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararları üzerine yetkili mahkemede davaya devam edildiği hallerde uyuşmazlığın esası hakkında verilecek nihai kararda haklılık durumuna göre yargılama giderlerinin hüküm altına alınması yerinde olacaktır.
İlgili maddenin gerekçesinde de; 1086 sayılı HMUK´da bu konuda açık bir düzenleme bulunmaması sebebiyle yerel mahkemeler ile Yargıtay´ın birbirinden farklı kararlar verdiği ve uygulamada yaşanan bu karışıklığın önlenmesi bakımından maddenin ikinci fıkrasında "görevsizlik, yetkisizlik ve gönderme kararlarından sonra, dosyanın gönderildiği mahkemede dava görülmeye başlanmış ise yargılama giderlerine davayı gören ikinci mahkemece hükmedileceği" hususunun düzenlendiği ifade edilmiştir.
Öte yandan, görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine davanın açıldığı mahkemenin dosya üzerinden bu durumu tespit ederek davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edeceği de maddede belirtilen diğer bir husustur.
Somut olayda da; Aile Mahkemesi Sıfatıyla Espiye Asliye Hukuk Mahkemesince 14.10.2014 tarihinde yetkisizlik kararı verilmiş, HMK´nın 331/2. maddesine uygun olarak "yargılama giderleri ve sair hususların yetkili mahkemece ele alınmasına" karar verilmiştir. Davacının süresinde başvurusu üzerine yetkili mahkemede davaya devam edilmiş ve dava esastan kabul edilmiştir. Davanın kabulü ile davacı lehine vekalet ücretine ve haksız çıkan taraf olan davalı aleyhine yargılama giderlerine hükmolunmuştur. Yukarıda yapılan açıklamalar dikkate alındığında yetkili mahkemede devam eden davada, "kabul görmüş bir yetki itirazının varlığı" dikkate alınarak davalı lehine ayrıca bir yargılama giderlerine hükmedilmeyeceğine ilişkin direnme gerekçesi yerindedir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, görevsizlik ya da yetkisizlik kararı verilmesini sağlayan, diğer bir anlatımla ilk davada haklılığını kanıtlayan taraf lehine yargılama giderlerine hükmedilmesi gerektiği, HMK´nın 331/2. maddesi ile ikili bir ayrıma gidildiği, yetkili mahkemede davaya devam edilmesi halinde o mahkemede, devam edilmemişse kararı veren mahkemede yargılama giderlerine hükmedileceği, bu sebeple Özel Daire bozma kararının yerinde olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
O halde, usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu´nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu´nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 28.02.2019 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.”